12 Eylül 2009 tarihli İskeçe’de yayınlanan “Agonas” gazetesi, önümüzdeki genel seçimler için manidar bir haber yapmıştır. Trakya’da Yabancı Odaklı Oyunlar’a dikkat çeken gazete, Yunan seçmenini “Güçlü Hıristiyan adaylara” oy atma çağrısında bulundu.
Söz konusu gazetenin bahsekonu haberinin ilgili kısmı şöyle:
“ANKARA’NIN PLANLARINA KARŞI KALKAN VE TEPKİ”
– Trakya’daki vatandaşların bölünmesini amaçlayan yabancı odaklı oyunlara izin vermeyelim.
– GÜÇLÜ HIRİSTİYAN ADAYLARIN etrafında toplanalım.
Trakya’daki vatandaşların bölünmesini amaçlayan yabancı odaklı oyunlara müsaade etmememiz gerekiyor. Ülkemizdeki milli seçimler sırasında, Ankara’nın planlarına karşı koruyucu bir kalkan olacak şekilde tepki göstermemiz gerekir; bu da ancak güçlü Hıristiyan adayların etrafında birleşerek gerçekleştirebilir.
Bunun yanısıra Müslüman vatandaşlarımızın da, Türk Başkonsolosluğu’nun planlarının kendi çıkarlarına hizmet etmediğini anlamaları gerekmektedir.”
Agonas 11 Eylül’de verdiği bir haberinde ise, Azınlık Danışma Kurulu’nun seçim gündemiyle toplanarak “Türkün oyu Türke” kararı aldığını yazdı.
Gazetenin, sadece Hıristiyan adaylara değil, fakat GÜÇLÜ HIRİSTİYAN ADAYLARA destek verme çağrısına dikkat çekmek istiyorum. Yunan gazetelerinin nasıl bir ağızdan Yunanlara Güçlü Hıristiyan adaylarına destek verme çağrısında bulunduğunu görüyor musunuz? Peki, biz ne yapıyoruz? “Acaba Azınlık İskeçe ve Gümülcine’de ikişer milletvekili çıkarabilir mi?” tartışmalarıyla oyalanarak, Azınlığın milletvekili seçmesini engelleyecek yollara girişiyoruz.
Biz mi daha akıllıyız, onlar mı? Yunan çoğunluk, çoğunluk olduğu halde böyle hesaplar yapmazken veya kolay-kolay yapmazken; Türk Azınlık, adı üstünde azınlıkken kalkmış iki ilde ikişer milletvekili çıkarmanın hesaplarını yapıyoruz. Bu durumda kimin daha akıllı davrandığı ortadadır.
“Ölüleri gömün, kokmasın”
Empros gazetesinin yaptığı bir haberde, aralarında Danışma Kurulu üyelerinin de bulunduğu “üst düzey” Azınlık mensuplarının İskeçe Türk Birliği’nde toplandığı, ancak “Türk’ün oyu Türk’e” kararı değil, yaptığı hataların cezası olarak “Çetin Mandacı’yı seçtirmeme” kararı alındığına işaret etti. Ne yazık ki, gazetenin Azınlığı milletvekilsiz bırakma propagandası güden bu kasıtlı ve bölücü haberine Siriza partisinden milletvekili adayı olan H. Malkoç’un bilinçli veya bilinçsiz olarak alet edildiğini de gördük.
Danışma Kurulu adına, İskeçe’de, özellikle aday belirleme gündemiyle herhangi bir toplantı gerçekleşmediğini söylemek gerekiyor. Basın olarak, “Azınlık milletvekili adayı belirleme” gündemiyle Danışma Kurulu’nun İskeçe’de toplantı yaptığı haberi bize ulaşmadı. Bize ulaşan haber, Bağımsız Liste’nin bürosunda bir toplantının D.K. olarak değil, geçen seçimlerde milletvekili adayı olamayan ve olup da seçilemeyenlerin, İskeçe’nin birkaç “ileri gelenleri”ni de bir şekilde getirterek, “üst düzey toplantı” görüntüsü altında kendi milletvekili adaylarını kabul ettirme toplantısı yapmaya çalıştıkları, ancak asıl niyetin anlaşılmasıyla, toplantının sonuçsuz bir şekilde terk edildiğidir.
Empros gazetesi, bütün Yunanca gazeteler gibi, İskeçe’de Türk milletvekili seçilmesini istemeyenlerin organı olduğu için, basın ahlakı gözetmeden çarpıtılmış ve asparagas haberler vermektedir. Bu mihrakların böyle oyunlara tevessül etmesi bizleri şaşırtmıyor, onlar işlerini yapıyor. Ancak, işin acı olan yanı, buna, milletvekili adaylığına soyunan insanlarımızın alet olmasıdır.
Ben bu soydaşımızın kötü niyetle bir şey yaptığına inanmıyorum, inanmak da istemiyorum. Ancak, böyle bir niyet olduysa, o zaman buna karşı bir tavsiyemiz de olacaktır: Milletvekilliği kazanılacaksa, dürüst ve manipülasyondan uzak bir şekilde kazanılmalıdır.
Gerçi Siriza adayı bahsekonu haberde, partisinin İskeçe’de milletvekili seçemeyeceğini, kendisinin de milletvekili seçilebileceğine inanmadığını söylemiş. Aday, maksatlarının Azınlık milletvekili seçmek değil, Azınlığın Siriza gibi sol partilere oy kullanmaya alıştırmak, sol alternatifin yolunu açmak olduğu anlamına gelen beyanlarda bulunmuş. Böyle bile olsa, bu işleri şimdi yapmanın zamanı mıdır?
Geçen seçimlerde 3+2’ye karşı yapılan toplantılarda boy gösteren ve Azınlık milletvekilsiz kalmasın diye paralananların, bu seçimlerde Siriza’dan iki Azınlık adayı birden aday gösterilmesine bir şey demiyorlar. Bunun da ötesinde, bu işi desteklediklerini görüyoruz.
3+2’ye karşı toplantılar yoluyla kendilerini milletvekili adayı seçtiremeyenler, bu seçimlerde uyduruk Danışma Kurulu toplantısı yoluyla da seçtiremediler.
Geçen seçimlerde yapılan son “3+2’ye hayır” toplantısında aday olmayı beceremeyenler, “Azınlık artık musalla taşında” demişlerdi. Böyle diyenler, seçimlerden sonra kendilerini “musalla taşında” buldular. Görünen o ki, bu seçimlerde de Çetin Mandacıyı hileyle “gömmeye” uğraşırken, bu kez kendilerini “mezarda” bulabilirler.
Bu söylediklerimiz Gümülcine için de geçerlidir. Bazı çevrelerin Ahmet Hacıosman’ı “gömme” uğraşında olduğu görülmektedir. İskeçe’de zor olsa da, Gümülcine’de, hem de Pasok’tan iki milletvekili seçilebilirmiş. Bu, dimyata pirince giderken, eldeki bulgurdan olmaktan başka bir şey değildir.
Mandacı ve Hacıosman’ı “gömmeye” çalışanlar, kendilerini “mezarda” bulabilirler, bizden söylemesi.
Ne demişler? Ölüleri gömün, kokmasın.
GÜÇLÜ AZINLIK ADAYLARI etrafında toparlanalım
Seçimlerle ilgili yapılan yorumlardan biri de, PASOK’un 152 milletvekili çıkararak tek başına hükümet olacağı ve bu çerçevede yeniden seçilmelerine kesin gözüyle bakılan Çetin Mandacı ve Ahmet Hacıosman’ın desteğine muhtaç olacağı yönündeki senaryodur.
Buna göre, yüksek oy oranlarıyla seçilmeleri durumunda güçlü bir konum elde edecek olan milletvekillerinin ellerindeki bu kozla partiyi pazarlığa oturtarak, bir bakanlık elde edebilecekleri ihtimal dahilinde görülmektedir.
Azınlığın taleplerine çözüm getirilmemesi durumunda, adıgeçen milletvekillerinin yasa tasarılarına olumsuz oy vermeleri ihtimali olduğu düşünülüyor. Dolayısıyla Azınlık Sorunlarının çözümünde hükümetin adım atma konusunda mecbur kalacağı söyleniyor.
YDP iktidarı süresince azınlık sorunlarının çoğunun Karamanlis’in beş buçuk yıl önce Gümülcine’de açıkladığı meşhur ‘Avrupai Azınlık Politikası’na rağmen çözülmemiş olması, sorunu daha da büyük hale getiriyor. Bu sorunlar, seçimlerden sonra kurulacak hükümete miras kalacaktır. Bahsekonu iki milletvekili bugüne kadar muhalefet saflarında yer alıyordu. Vekillerin iktidarda yer almaları, daha talepkâr olmalarını sağlayacak.
PASOK’ta ise Papandreu, Dışişleri Bakanlığı yapmasından kaynaklanan tecrübesinin yanısıra bundan on yıl kadar önce azınlığın kendi kimliğini tayin etme hakkı olduğuna dair ifadeleri ve Milli Eğitim Bakanlığı zamanında azınlık mensubu öğrencilere üniversiteye girişte kontenjan hakkı tanıması nedeniyle oldukça iyi referanslara sahip. Bu nedenle Papandreu’nun bu ince çizgide daha iyi denge sağlayabileceği düşünülüyor.
Netice-i kelâm: Azınlığın bu seçimlerde yapacağı en akıllı iş, İskeçe’de Çetin Mandacı, Rodop’ta ise Ahmet Hacıosman’a oy vermesidir. Bir oy bile diğer adaylara kaçmamalı. Yunan çoğunluk, seçmenini GÜÇLÜ HIRİSTİYAN ADAYLARINA oy vermeye davet ettiği gibi, ben de Türk Azınlık seçmenini GÜÇLÜ MÜSLÜMAN ADAYLARINA oy vermeye davet ediyorum.
Evet, tabii ki Türk’ün oyu Türk’e gitmeli, ama seçilme ihtimali en güçlü olan Türk’e gitmeli. Oyları, iki ilde iki milletvekili çıkarabilir miyiz gibi formül arayışlarıyla kafa bulandıran ve seçimleri sulandıranların söylemlerine kanarak böldürmemek lâzım. İki ilde Yunanlar bile 4 milletvekili çıkarmakta zorlanırken, bizler nasıl çıkaracağız? Mevcut şartlarda üç milletvekili çıkarmak bile imkânsız. Hele aynı partiden iki milletvekili çıkarabileceğimizi iddia etmek, deliliktir.
Mevcut şartlarda gerek İskeçe’de, gerekse Rodop’ta iki Azınlık milletvekili seçmek imkânsızdır. Tek çare Mandacı ve Hacıosman etrafında toparlanmaktır.
Kaynak: Millet Gazetesi