Uluslararası ilişkiler alanında zaman zaman ivme kaybetse de AB., NATO, hatta Dünya Gündeminden düşmeyen konu Türk – Yunan ilişkileri, yada Türkiye ve Yunanistan arasındaki sorunlar. Batı Trakya konusu da kuşkusuz Türk – Yunan ilişkilerinde neredeyse asırlık kronik sorun haline gelmiş vaziyette. Bu sorun Yunanistan tarafından tek taraflı dayatılan, çeşitli uluslararası anlaşmalarla garanti altına alınmış hakların ihlalinden ve milli kimlik sorunu gibi malumun reddinden ibaret.
Bu günlerde olduğu gibi Türk – Yunan ilişkilerinde meydana gelen gerginlikler ivedilikle Batı Trakya Türklerine bazen fiili, bazen de psikolojik baskı olarak yansımıştır. Kıbrıs’da Ege de geçmişte yaşananlara aşinaydık. Bu sefer adres Doğu Akdeniz. Bize yansıması da çok küstahça. Bölgedeki kemikleşmiş sorunlarımıza paralel gelişen okullarımızın kapanmasını, bölgede nüfusumuzun azalmasını, insanlarımızın ekonomik olarak çökertilmesini, Yunanistan’ın halkımıza uyguladığı kültür emperyalizmini hazmedemezken gördük ki artık ölülerimize de rahat yok.
Nedir mesele? Yunanistan uluslararası hukukla bağdaşmayacak bir şekilde adalar (Meis) üzerinden kıta sahanlığını 12 mile çıkarmış, Mısır ile de anlaşarak Türkiye’nin dışlandığı bir münhasır ekonomik bölge yaratmak istemiştir. Her zaman olduğu gibi bölgedeki diğer aktörleri de yanına alarak… Ama gelinen son noktada görüyoruz ki Türkiye’nin gücünü test etmek kolay değil. Kuşkusuz biz Batı Trakya Türkleri olarak iki ülke arasında samimi dostluğu en çok arzu eden kesimiz. Ancak son aylarda maruz kaldığımız uygulamaları kabul etmiyoruz. Kınıyoruz. Bu gün eskiden olduğundan daha fazla birlik beraberlik içinde olmak zorundayız. Kişisel ve elitist hırsları bir yana bırakıp bu hassas dönemde tek vücut olmak durumundayız.