Azınlık insanın taşınmaz malvarlığını yok etmek ve Batı Trakya Müslüman Türk’ünü göçe zorlamak için hazırlanan 1933 Gümülcine Şehir planı sayesinde Çayüstü mahallesinde 3 aile neredeyse yarım asıra yakın yaşadıkları evlerinden zorunlu istimlakle tazminatlarını bile daha almadan evlerinden çıkarıldılar. İçlerinden biri vardı ki, bu olayı izleyen Azınlık basın mensuplarını bile duygulandırdı. Eşinin ölümünden sonra evinde yalnız yaşayan, kimsesi ve gidecek bir yeri dahi olmayan 80’lik bir yaşlı nineydi.
Nine evine aniden gelen Gümülcine Belediyesi tarafından gönderilen mübaşir ve yardımcılarının kapısının kilidini değiştirmesinden sonra ancak evden zorla çıkarıldığını anladığında gidecek bir yeri olmadığından göz yaşlarına boğuldu. Yine Türk insanın yardımseverliği burada da kendini gösterdi ve yaşlı kadının yardımına elini uzattı. Yakından uzaktan akrabası bile olmayan yaşlı kadını bir başka kadın kardeşinin evindeki boş bir odaya taşıdı. Gelin görümce kadının yardımına koşan iki kadın kullandıkları kamyonetleriyle yaşlı kadının birkaç parça ev eşyasıyla canı gibi baktığı, büyüttüğü çiçek saksılarını taşıdılar. Yaşlılığından ve üzüntüden kendi eşyalarının taşınmasına göz yaşları içinde bakan kadının yardımına iki Türk kadını koşarken öte yandan bu istimlakin yapılmasına neden olan devasa binanın sahibi Yunanlı bayan ise yaşlı kadının o göz yaşlarına rağmen ısrarla görevlilerden istimlakin bir an önce bitirilmesini istedi.
Yunanlı kadın 4 yıldan beri şehir planının uygulanması için hukuksal mücadele verdiğini ve davayı kazanıp parasını ödediğini ve belediyenin bu istimlaki mahkeme kararı olmasına rağmen geciktirdiğini iddia etti.
Mübaşir ise bugün aniden gelip insanları evden çıkarmadıklarını, hukuki süreç ne gerektiriyorsa onu yaptıklarını ve geçtiğimiz Perşembe günü 3 ev sahibine evlerini 3 gün içinde boşaltmalarını tebliğ ettiğini iddia etti.
Evlerinden çıkartılan soydaşlar ise kendilerine tazminatları ödenmediği için evlerini boşaltmak istemediklerini söylediler. Bu iddia karşısında ise Yunanlı bayan ve mübaşir paraların Devlet Emanet kasasına (Tamio Parakatatikon) yatırıldığını söylediler. Fakat olayın gerçekten böyle olmadığı belediye yetkilileriyle yapılan telefon görüşmelerinde ortaya çıktı. Mağdur olan ailelerin iki avukatının eksik belge mahkemeye ibraz ettiklerinden dava mahkemede Haziran ayının başlarında tekrar görüşülecekti. O tarihlerde ülkemizde Avrupa Parlamentosu seçimleri yapıldığından dava tekrar ertelenerek 26 Kasım 2009 tarihine görüşülecek. Tazminatlarını almadan yol ortasına insanların bırakılmalarının yasal olup olmadığı konusunda kimse bir cevap vermezken, evlerin önüne gelen Gümülcine Belediyesi Başkan yardımcısı Hristos Metios, Belediyenin Yardımlaşma sandığından 3 ailenin de mahkeme tarihine ve ev bulmalarına kadar kira yardımı yapacaklarını söyledi.
Ev sahiplerinin ve basın mensuplarının da dikkatini çeken bir noktaysa, evlerin bir an evvel yol açılması için boşaltılmasının ardından yolun açılması için yıkılması gerekecek. Kasım’ın 26’sında mahkeme kararı bile beklenmeden bu evlerin yıkılacak olmasına rağmen neden mübaşir ve yardımcıları 3 evinde kapılarının kilitlerini değiştirip yeni kilit koydular?
Yunanlı kadının binasının giriş katında büyük bir firma faaliyet gösteriyor. Bu firmanın malzemeleri dükkanın önüne açıkta konurken ayrıca etrafına yapılan sarkıtma biçimi teneke yapılara da konuyor. Zaten bu kiracı firmanın da o yolun açılması için mal sahibi Yunanlı bayana kira düşürme tehdidi yaptığı iddia edildi. Bu iddialardan sonra insanın aklına, “Yoksa yeni kilitlerin konulmasıyla firma boşaltılan evleri mahkeme karına kadar depo olarak mı kullanacak?” sorusu geliyor. Çünkü yıkılacak olan bu evlerin üzerine açılacak olan yol çıkmaz sokak olacak. Planda bahsedildiği şekilde yolun diğer yola bağlanması için başka evlerinde yıkılması gerekli…
Bu evlerde neredeyse yarım asır yaşamış olan ev sahipleri Mustafa Kabak ve Hasan Çolak’ın söylediklerine göre eski plana göre evlerinin sadece ön kısmından yol geçtiğini oda olarak kullanılan bölümlerinden geçmediğini iddia ettiler. Hatta Mustafa Kabak evinin avlusunda o dönemde belediye mühendisleri tarafından planın nereye kadar aldığını belirten ve onların koyduğu işareti basına gösterdi. Mustafa Kabak ve Hasan Çolak, yaklaşık 4 yıl önce Yunanlı bayanın ve yolun diğer ucunda yaklaşık 100 metre ilerde yine 1950’li yıllara kadar Müslüman mezarlığı olarak kullanılan mezarlığın üzerine Rodop Tarım Kooperatifleri’nin bir müteahhide yaptırıp dairelerini sattığı büyük binanın da yapılmasıyla evlerinin üzerinden geçen plan daha içeri kaydırıldığını ve bugün evlerinin tamamının yıkılmasına sebep olduğunu iddia ettiler. home health care
Her belediye seçimi öncesi Azınlık insanın oyunu almak için seçildiklerinde 1933 planını kaldırıp Azınlık taşınmazlarına zararı minimuma indirecek yeni şehir planı hazırlayacaklarını iddia etmelerine rağmen, bırakın 1933 planını kaldırıp daha az zarar yerine yeni uygulamalarıyla daha çok zarar veriyorlar.
Eğer Mustafa Kabak ve Hasan Çolak’ın iddiaları doğruysa burada parası olan fakiri ezebiliyor, demektir. Çünkü bu binaların yapılmasıyla plan da değişiklik yapıldığını işaretlerle iddia ediyorlar. Parası olan Belediyede planı kendi çıkarları doğrultusunda, fakir-fukarayı, başını sokacak bir yeri olmayanları bile yola atma pahasına da olsa değiştirebiliyor anlamına gelmekte bu iddialar. İnşallah Belediyecilerimizden bu konuda bir cevap alırız…
Öte yandan 1950’li yıllara kadar Müslüman mezarlığı olarak kullanılan ve Azınlık vakıf yeri olması gereken bir yer nasıl Rodop Tarım Kooperatifler Birliğinin eline geçti orası da düşünülmesi araştırılması gereken bir nokta…
Kaynak: Olay Gazetesi