Yassıköylü bir ailenin çocuğu olarak Atina’da doğdu Duygu…
Bir akşam yemek masasına oturduğunda Yunanlı arkadaşlarından gördüğü şekilde dua etmeye kalkınca aile Atina defterini kapattı.
Onun ve ablasının bir Türk, bir Müslüman gibi büyümesi ve iyi bir eğitim alması için ailesi kendileri gibi çok sayıda Batı Trakya Türkünün yaşadığı Bursa’ya yerleşti.
Küçük Duygu hemen kreşe verildi.
Eğlenceli yılların ardından ilkokul çağına geldiğinde, Duygu ne yapması gerektiğini artık çok iyi biliyordu.
Onun için yıllardır çalışıp çabalayan ailesine karşı mahcup olmamak için çok çalışıp başarılı olacaktı.
İlkokulu iyi bir derece ile bitirdi, ardından da ortaokulu…
Üstelik bu süreçte ailesinin işleri bozulmuş, baba mecburen tekrar gurbet yolunu tutmuştu…
Üstelik bu defa gidilen yer Atina falan da değil, Almanya’nın kuzeyinde soğuk bir kasabaydı.
Duygu her gece babasına olan özlemini gözyaşları ile gidermek zorunda kalsa da yılmadı.
Çalıştı, çalıştı, çalıştı…
Ve, iyi bir Anadolu lisesinin kapısını aralamayı başardı.
Oradan da çok iyi bir derece ve ‘örnek öğrenci’ olarak mezun oluyordu ki, bir haber karşısında şaşkına döndü.
Kendisi gibi yabancı uyruklu öğrenciler için yapılan Yabancı Uyruklu Öğrenci Sınavı (YÖS) kaldırılmıştı.
O, Türk vatandaşları gibi ÖSS’ye girmeye çoktan razıydı ama öyle bir şansı yoktu.
Derken, itirazlar üzerine YÖK yanlışın farkına vardı, geri adım attı.
YÖS, bu son olmak üzere bir kez daha yapılacaktı.
Tabii ki Duygu’nun keyfine diyecek yoktu…
Sınav günü geldi çattı…
ODTÜ’de okuyan ablanın nasihatleri arasında girdi sınava Duygu…
Çıkışta sevinçten uçuyordu!
Çünkü bütün soruları yapmış ve kendinden emindi…
Bir süre sonra sonuçlar açıklandı.
Sevgili Duygu sıfır boş ve sıfır hata ile tam puan aldı.
Doğal olarak YÖS birincisi oldu.
Okulu ve gittiği dershane plaketler sundu kendisine…
Sıra tercihlere gelmişti ki; başvuru için gittiği üniversitelerden istenen belgeleri ve harç bedellerini öğrenince şoke oldu.
10 bin lirasının bankada olduğuna dair dekont…
Harç bedeli de Türk vatandaşlarının harç bedellerinin en az üç misli olması kaydıyla üniversite yönetimlerine bırakılmıştı.
Yani artık eskisi gibi Türkiye Cumhuriyeti Gümülcine Başkonsolosluğu’ndan alınan ‘Türk soyludur’ belgesi ile Türk vatandaşları ile eşit miktarda harç ödeme dönemi sona ermişti; Türkiye’de yaşayan Yunanistan vatandaşı Türkler için…
İnanılacak gibi değildi ama gerçekti.
Bu da yetmezmiş gibi, örneğin Boğaziçi Üniversitesi YÖS’e giren Batı Trakya Türklerine kapılarını kapattı, Hacettepe Tıp Fakültesi de 5 İranlıyı aldı ama YÖS birincisi Duygu’ya “pardon sizden öğrenci almayacağız” dedi.
Uludağ üniversitesi ise öyle harç bedelleri belirledi ki, dudak uçuklatacak tarzdan.
Neyse fazla uzatmayalım.
Duygu, son gün Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ne kaydını yaptırabildi.
Ancak önce yakınlarından borç alarak bankada 10 bin lirası olduğunu ispatladı, ardından da peşin olmak şartıyla 4 bin 250 bin lira harç ödedi.
Yanlış duymadınız peşin.
Çatır çatır paraları saymazsan, sınavda ful çekmen, rekor kırman hiç önemli değil, açıktasın…
Bu ne demek şimdi?
Bundan sonra Türkiye’de yaşayan ve zengin olmayan Yunanistan vatandaşı Batı Trakya Türkleri anavatanda üniversiteye gidemeyecek mi?
Bu mudur?