BASIN AÇIKLAMASI – 02 Haziran 2011
Son zamanlarda bazı çevrelerde, bilinçli veya bilinçsiz olarak Batı Trakya Türk Azınlığı’nın İstanbul’daki Gayrimüslim Azınlık karşılığında uluslararası antlaşmalarla Yunanistan’a bırakıldığı gerçeğinden uzaklaştırma gayretine girildiği görülmektedir. Bu yaklaşımların başta Batı Trakya Türk Azınlığının hak arama mücadelesine sekte vuracağı gibi, birçok platformda hukuk bilmezleri ya da yasal platformları göz ardı edenleri cesaretlendireceği de açıktır.
Son olarak Türkiye’de yayınlanan günlük bir gazetemizin köşe yazarı, Batı Trakya ziyareti dönüşü yazdığı yazıda, Batı Trakya Türklerinin Lozan Andlaşması’ndan doğan azınlık haklarının Yunanistan tarafından gaspının Batı Trakya Türkleri tarafından dile getirilişini farklı mecralara çekerek değerlendirme gayreti içerisine girmiştir.
İlgili köşe yazarı bu konuda hassasiyeti olan toplumumuzun haklı tepkileriyle karşılaşmıştır. Savunma sınırını aşan sözler tarafımızdan da tasvip edilmediği gibi, istisna olan bu durumu kullanarak ajite edilmenin de etik değerlerin de tarafımızca hiçe sayıldığının bir göstergesi olarak algılanmaktadır.
Batı Trakya Türklerini kıyası mümkün olmayan farklı unsurlarla kıyaslayarak bu unsurlarla karşı karşıya getirebilecek; garip, garip olduğu kadar da tarafımızdan anlaşılması mümkün olmayan bir yazıyı kaleme almış olmasını talihsizlikle karşılamaktayız.
Batı Trakya Türklerinin Türkiye’deki tek temsilcisi olan Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneğinin; hukukun üstünlüğüne inanan, uluslararası andlaşmalara bağlı, insan temel hak ve özgürlüklerini savunan, hiç kimsenin DİL, DİN, IRK farklılığı nedeniyle ayrımcılığa tabi tutulmaması gerektiğine inanan insanların kurduğu bir dernek olduğunu hatırlatmak yerinde olacaktır. Gerek Batı Trakya’da yaşayan, gerek Türkiye’de yaşayan, gerekse Yunanistan’ın uyguladığı baskılar nedeniyle dünyanın değişik yerlerine dağılmış, Batı Trakya Türkleri’nin; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı, tüm Türk vatandaşlarını, kardeş kabul ettiği gibi, aynı şekilde Türkiye’nin acısını kendi acısı, sevincini kendi sevinci olarak yaşamaktadır.
Bu nedenle, köşe yazarının, Batı Trakya Türkleri’ne “ırkçı” yakıştırması karşısında; Batı Trakya Türk Azınlığının, üstüne üstlük kendilerinden özür dilemesi gibi bir fantezi üzerine kurulmuş yaklaşımlarını anlamsız ve toplumumuz tarafından kabulü mümkün olmayan yaklaşımlar olarak kabul etmekteyiz.
Diğer taraftan, sayın yazar, yazısını iyi niyetli olarak yazdığını beyan etmiş olmasına rağmen, konunun hukuki boyutunu bir nebze olsun araştırmış olması durumunda, Yunanistan’daki Müslüman Türk azınlığın devletlerarası, ikili ve çok taraflı antlaşmalarla özel olarak ve münhasıran azınlık statüsünün resmen ve hukuken tanınmış bir azınlık olduğunu görebilecek iken, kabulü mümkün olmayan ve insanlarımızın haklı tepkilerine maruz kalan bir uslup ve yaklaşımın ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Batı Trakya Türk Azınlığı’na uluslararası anlaşmalarla azınlık statüsünü veren ve halen yürürlükte olan ve birbirleriyle çelişmeyen, birbirlerini tamamlayıcı nitelikte olan ve Yunanistan’ı yükümlülük altına sokan 1881 İstanbul, 1913 Atina Barış Antlaşması, 1920 tarihli Yunanistan’daki Azınlıkların Korunmasına Dair Sevr Antlaşması ve 1923 tarihli Lozan Barış Antlaşmaları ile Yunan vatandaşlarından farklı olarak azınlık haklarına da sahip oldukları imza altına alınmıştır.
Bu bağlamda Türkiye’de de Lozan Antlaşması ile İstanbul’daki Gayrimüslim azınlığın Türk vatandaşlarından farklı olarak azınlık haklarına da sahip oldukları imza altına alınmıştır.
Türk Vatandaşların haklarının Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve diğer yasalarla koruma altında olduğunun tesbiti açıkça ortada iken; kıyas dahi kabul etmeyecek bir faklılığı yan yana koyup karşılaştırma ile gerçekleri saptıracak bir anlam taşıdığı algılanıyorsa, insanlara anlatmak istediklerinizin anlaşıldığı şekliyle kabulü esas ise, iyi niyetli olsa dahi kullanılan sözlerin amacını ve kastını aştığının kabulü gerekir.
Batı Trakya Türkleri, Avrupa Birliği üyesi olan Yunanistan’ın, yukarıda isimlerini saydığımız antlaşmalarla özel olarak Yunanistan’daki Müslüman Türkler için saptanan ve hüküm altına alınan, Yunanistan’ın da iç hukukuna usulüne uygun bir biçimde derc ettiği, taraf olduğu antlaşmalardaki mevcut hükümleri uygulamaktan kaçınarak uluslararası hukuku ihlal etmesi nedeniyle, hukuki yollardan mücadelesini sürdürdüğü, ülkesi Yunanistan’a karşı yıkıcı, bölücü hiçbir faaliyetin içinde olmadığı çok net olarak zihinlerde yerleşmesi gereken ve inkar edilemez bir gerçektir.
Hukuki tanım yönünden resmen ve hukuken Azınlık statüsü özel olarak ve toplam dört antlaşmayla tanınmış bulunan bir azınlığın ikili ve çok taraflı herhangi bir antlaşma ile azınlık statüsü tanınmayanlarla bir kıstas içine dahil edilerek mukayese edilmesi, savunduğumuz hukuk ilkeleriyle, bilimle bağdaşmaz ve en hafif deyimi ile bir hukuk tanımazlık, garabet sonucunu doğurur.
Aynı nitelikte olmayan Elma ile Portakalın bir toplama işlemine veya çıkarma işlemine konu olması mümkün müdür? Değildir. Bu bağlamda yine de bazıları var olan bir şeyi var olmayanla mukayese etmeye kalkışabilirler. Bu da bunun doğru olduğu anlamına gelmez. Bu durum ya konuyu bilmediklerindendir ya da maksatlı olmalarındandır. Ancak hukuk , hukukun kötüye kullanılmasına, bu bağlamda oluşacak cehalete prim ve izin vermez. Buna rağmen bazı kişiler, ya bilgi eksikliğinden ya da maksatlı olarak hukuk ve özgürlükler diyerek hukuku ve özgürlükleri kötüye kullanmaya da, yanlış yorumlara da kalkışabilirler. Bunlara karşı dikkatli olunması gerekmektedir.
Batı Trakya Türkleri 80 yıllık azınlık tarihlerinde bu tür olaylarla çok karşılaşmışlardır. Ancak, konu bu güne kadar farklı mecralarda cereyan eder iken, bugün farklı bir mecraya kaydırılmak istendiği endişesi ile sesinin tonunu dünkünden daha yüksek tonda söylemesinden kimsenin rahatsızlık duymaması ve onların mücadelesine yapılan haksızlıklar nedeniyle özür dilenmesi gerektiği açıktır. Aynı şekilde yapılan haksızlık karşında verilen tepkilerinde toplumumuza yakışır bir uslup ve yakışır bir çizgide olmasını da aynı oranda önemsemekteyiz.
Şunu da belirtmek isteriz ki; Bizler dün olduğu gibi bugünde, haklı mücadelemizi yapar iken, yıkıcı ve bölücü herhangi bir faaliyete bulunmadan, hiç kimsenin kişilik haklarına, temel hak ve özgürlüklerine saldırmadan, hukuktan ayrılmadan mücadelemize devam edeceğimizi ve bu sınırları aşan savunmaları da tasvip etmediğimiz kamuoyuna saygı ile duyururuz.
Av.Necmettin HÜSEYİN ________________ Av.Burhaneddin HAKGÜDER
Genel Sekreter _________________________ Genel Başkan