Bir başkadır benim memleketimin baharı.
İlk habercisi çiğdem çiçekleridir; soğuğa ve kırağıya inat gösterirler kendilerini…
Sonra yeşile boyanır toprakları…
Dereler ‘Karlık Dağı’ndan gelen kar suyu ile bir başka coşkulu akar, kış boyu ininde gizlenen balıkları görürsünüz berrak sularında…
Badem ağaçları çoktan renklenmiştir, hatta erkencilerin dallarında çağlaları görürsünüz.
‘Yaka kirazları’ da çiçekleriyle süslemiştir Rodop Dağları’nın eteklerini…
Tarlaların temellerinden yükselen dumanlar aldatmasın sizi; yangın değil, çalı çırpı temizliğinin habercisidir onlar.
‘Memet aga’ da binmiştir artık traktörünün üzerine, tütün fidelerini diktiği tarlaya sulama yapmaya gitmek için…
Dağlara yaklaştığınızda kuzu, oğlak ve bülbül sesleri karşılar sizi.
Ağlar, oltalar da hazırlanmıştır balık ziyafetleri için.
Bir başka telaş da bahar bayramı 1 Mayıs içindir.
Kimi ‘mangal yakalım’, kimi ‘çevirme ile rakı içelim’ der.
Evet; biraz şiirsel ve duygusal bir giriş oldu, ama baharla birlikte memleketim geldi aklıma…
Bir ara, Cahit Sıtkı Tarancı’nın “Memleket isterim/ Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun/ Kardeş kavgasına bir nihayet olsun” dizeleri döküldü dilimden…
Aslında güzel olan her şeyi gördüğümde Batı Trakya geliyor nedense aklıma; çekilen onca baskılara, yaşanmış acılara rağmen…
Batı Trakya’dan çeşitli gerekçelerle koparılmış, memleket özlemi ile yanıp tutuşan hemşerilerimin çaresizlikleri geldi aklıma.
“Ah Batı Trakyam. Seni son bir kez görebilseydim. Çukur Kahve’de bir kahve içebilseydim, İskeçe meydanında bir tur atabilseydim, köylülerimle bir kucaklaşabilseydim, Eski Cami’de bir cuma namazı kılabilseydim” diyerek, Anavatanda, gurbet ellerde yaşama gözlerini yuman amcaların, teyzelerin özlem dolu vedaları geldi aklıma.
Ve dedim ki; şimdi Batı Trakya’ya gitme zamanı.
Bir gün de olsa, bir saat de olsa memlekette baharı yaşama zamanı.
Ne dersiniz?